BÜYÜK HEDİYE




Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde.
Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken…
Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten… Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi…
O öfke ile Tophane minaresini cebime sokmayayım mı borudur diye…
O öfke ile Tophane güllesini cebime doldurmayayım mı darıdır diye…
Orada buldum iki çifte bir kayık.
Çek kayıkçı Eyüb’e…

Eyüb’ün kızları haşarı…
Bir tokat vurdular enseme, gözlerim fırladı dışarı…
Orada gördüm bir kız…
Adı Emine, gittim yanına…
Bir tarafı tozluk dumanlık, bir tarafı çayırlık çimenlik, bir tarafı sazlık samanlık…
Bir tarafta boyacılar boya boyuyor renk ile…
Bir tarafta demirciler demir dövüyor denk ile…
Bir tarafta Mehmet Ali Paşa cenk ediyor şevk ile…
Anan yahşi, baban yahşi, kurtuldum ellerinden... Vardım masal iline.





Bir zamanlar büyük bir şehirde,büyük bir binada Akif adında   minik bir çocuk ve o çocuğunda Cenk adında bir kardeşi 
varmış. Cenk hediyeleri çok severmiş babası alabildiği zaman
hep hediye alırmış.
Tabii Cenk'de buna çok sevinirmiş.

Çok ama çok oyuncağı varmış oyuncaklardan ev geçilmiyormuş.
Ve oyuncakları evi basmış...

                                                  - son-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar